2017 yılında “BENİM BİR DERDİM VAR” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım. Bu yazının ana konusu ise Burdur’un hak ettiği değerde olmaması yazılıydı. Bu yazımda ise gerçekten bir derdim olduğunu yazmak istedim.Tabi ki de herkesin hayatında farklı türde dertleri olabilir.Bu derdim o türden dertlerden değil. Benim tek bir derdim o da “eser bırakmak” diyebiliriz.
Eser bırakmak terimini genelde ya sanat eserlerinde, yada tarihi ve mimari eserlerde daha sıkça duyuyoruz. Peki bu yapılan işlerde eser bırakmak olarak değerlendirilirken sen nasıl bir eser bırakacaksın? diyenlere aslında bu yazı bütün cevapları içinde barındıracaktır. Öncelikle “eser bırakmak” aslında kalıcı olmaktır. Bu da insanın bir özelliğidir.Bu noktada “benim aslında tek bir derdim var” başlığı attıran tek şey ise kalıcı olmaktır.Fiziken yaşamayı, ya da uzun ömürlü bir insan olarak yaşamaktan bahsetmiyorum.
Medeniyetler ve insan toplulukları oluştuktan sonra bir takım kişiler yaptıkları ya da yapmadıkları konusunda ön plana çıkmışlardır. Bazı insanlar sözleriyle, bazı insanlar yetenekleriyle, bazı insanlar aklıyla bazı insanlar ise güçleriyle toplumda yer edinip, tarih notlarında hep hatırlanmışlardır.Bu hatırlanış aslında o kişilerin topluma bir eser bıraktıklarının ya da kalıcı hale geldiklerinin göstergesidir. İşte bir insan olarak toplumda kalıcı olmayı bir eser bırakmayı hedeflemekteyim.Bazı insanlar gösteriş yapmayı, zengin olmayı veya spor arabanın olmasını, yada güzel bir aile hayatının olmasını isterken, bazıları ise makam mevki derdine düşüp kendilerini farklı bir hayatın içinde görürken, ben ise sade bir vatandaş olarak nasıl eser bırakabilirim onun derdindeyim.
Yani eser bırakmak için ya da kalıcı olmak için illa bir sanatçı, yada makam mevki sahibi olmanıza gerek. Sadece yapmış oldunuz bir işin taraftarı yada destekleyenleri olması gerekir.Bunun içinde akıl vermekten çok, toplumda belli saygınlığa erişmiş kişilerin tavsiyelerine, uyarılarına en önemlisi de tecrübelerinden faydalanmaya çalışıyorum.Hata yaparak öğreniyorum.Toplumda yer alan bütün öğeleri dinlenmeye ve onları anlamaya çalışıyorum.Büyüklerimizin geçmişteki tecrübelerini, yaşanmışlarını analiz etmeye çalışıyorum.En önemlisi hiç kimseye “saygısızlık” yapmıyorum ve kendime de “saygısızlık” yaptırmıyorum. Başkalarının aklıyla hareket etmektense kendi kararlarımı kendi alıp sonuçlarını da kendim katlanıyorum.
Sonuç olarak, hayatımı yaşarken, başkalarının beni nasıl görmek istediği gibi değil de hayatımı kendi doğrularıma göre yaşayarak şekillendiriyorum. Bu da benim en doğal insani ve özgürlük hakkım olduğunu biliyorum.